Konfor ve Keyif
Eskisine ikisi önde, ikisi arkada toplam 4 fil sığabilen Vosvos’un yeni modeli, 4 insan için tasarlanmış.
Ön koltuklar oldukça geniş. Epey geniş. Yani, bayağı geniş. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, oradaki (New) Beetle sahiplerinin %80’i -benim gibi- aşırı şişman erkekler olduklarından sanırım, sürücü alanındaki genişlikte oldukça cömert davranılmış.
Arka koltuklar o kadar da rahat değil tabii. Fakat yine de 1.80’in üzerinde arkadaşlarım bile -çok- şikayet etmeden oturabiliyorlar. Arka koltukların diz mesafesi ise, tamamen ön koltukta oturan arkadaşın keyfine kalıyor, ama eğer 4 fil binmiyorsa araca, ön ve arka taraf arasında savaş çıkartmadan rahatça uzun yol yolcuğu yapmak dahi mümkün.
Eşyalarınızı sağa sola tıkıştırmak için oldukça opsiyon veriyor Beetle. Direksiyonun sol alt tarafında sürücüye özel mini torpido gözü var. Design modelinde ise sağ tarafta torpido gözü iki adet. Bir tane aşağıya doğru açılan, bildiğimiz torpido gözü var. Bir de onun üstünde, eski Beetle’lardaki tarzda açılan dar bir torpido gözü bulunuyor. Buraya çok fazla şey sıkıştırmak maalesef mümkün değil, oldukça sığ bir alan sunuyor.
Vitesin bulunduğu alanda bir açıklık bırakılmış, güneş gözlüğümü ve otopark fişlerimi orada biriktiriyorum. Normalde araçlarda o alanda kül tablası bulunur, Beetle ise bunun yerine araçta iki adet bulunan bardak koyma gözüne cuk diye oturan, çıkabilir bir kültablası ile geliyor. (Bu kültablası bir süre bagajımda gezdi, sonra sigara içen leased araç sahibi birine hediye ettim. Kendisi çok memnun, fakat aracı kiralayan firma o kadar hoşnut değil.)
Bardak koyma gözlerini, yine normalde opsiyonel olan fakat Doğuş Oto’nun standart dahil ettiği kol dayama zımbırtısı kapatıyor. Eğer iki bardak tutucuyu da kullanacaksanız, kolunuzu dayayamıyorsunuz. Fakat bu basit görünümlü kol dayangacının içi açılıyor ve daha eski tarihli otopark fişlerinizi buraya atabiliyorsunuz.
Ancak maalesef kol dayamanın ergonomik olduğunu pek söylemek mümkün değil. Kol dayama en aşağı konumdayken, el frenini indirme/çekme işlemlerini yapmanızı engelliyor. Önce kol dayamayı kaldırıp, el frenini öyle çekmeniz/indirmeniz gerekiyor. Hatta, daha da kötüsü, el freni çekiliyken kol dayama en aşağı seviyeye inmediği için, istediğiniz seviyede sabit durması için ayarlayamıyor olmanız. Opsiyonel olmasının sebebi de bu olmalı, resmen evlatlık muamelesi görüyor kol dayanağı.
Bardak tutucuları açısından arka koltuklara, ön koltuklar kadar cömert davranılmamış: Çok daha basit ve tek bir adet bardak tutucusu var. Fakat yanında bir adet çakmak çıkışı var, böylece araçtaki elektrik çıkışları 2 adet oluyor.
Araç 2 kapılı olduğu için, kapılar oldukça geniş. Diğer araçlara kıyasla nispeten uzun bir kol dayama bölgesine sahip. Fakat geniş kapı, emniyet kemerinin daha arkaya kaçmasınsa sebep oluyor, ve daha henüz hiçbir misafirim emniyet kemerini rahatça almayı becerebilmiş değil. (İpucu: Kemeri alıştığınız gibi üstten değil, alttan çekin kendinize.)
Kapıyı çekme kolunun ucuna doğru cam açma/kapama düğmeleri bulunuyor. Ayna ayarları ile kapı kilitleme düğmeleri ise kapı açma kolunun hemen yanında. Opsiyonel elektrikli açılıp kapanır aynaların kapatma ayarı da buradaki joystick’imsi kontrolde bulunuyor, maalesef otomatik ayarı yok, elle kapatmak gerekiyor. (Ama hey! Ayna ısıtması standart.)
Kapının altında ise normalde cep olan yerde lastikli bir göz yapmışlar. Yer tasarrufu sağladığını iddia ediyorlar, sebepleri buymuş. Henüz oraya hiçbir şey koymadım, zira pek güven vermiyor. Ayrıca ortadaki bardak gözleri 1 litrelik suları rahatlıkla alırken buraya sadece 0.5 litrelikler girebiliyor, o yüzden hiç fonksiyonel değiller gözümde.
Hoparlörlerin etrafındaki beyazlık ise, ışıklar için. Design modeli (Fender’li veya Fender’siz farketmeksizin), 3 renkli iç aydınlatma ile geliyor. Mavi, kırmızı veya beyaz olarak ayarlanabilen bu ışıklar, hoparlörün etrafında ve kapının renkli plastiğinin hemen altında yanıyorlar.
Aracın ferahlığına ferahlık katan bir diğer opsiyon da panoramik sunroof. Neredeyse tavanın tamamını kaplayan cam sunroof, açıldığı zaman ise sadece camın yarısı kadar açılıyor. Arabanın atmosferini kesinlikle değiştiriyor, içinde bulunduğunuz aracın ufaklığını unutturuyor.
Aracın bagajı da nispeten geniş. Başka bir retro görünüme sahip modern otomobili (marka/modeli tahmininize bırakıyorum) kiralayıp Migros alışverişimi bagaja koyamadığımda çok şaşırmıştım. İnsanlar da genelde böyle bir sonuç bekliyor Beetle’dan, fakat bagaj hacmini gördükleri zaman hakiki şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar. Şu anda sadece tüm Migros’u satın alabilmekle kalmıyorum, aynı zamanda tatile giderken bol miktarda bavul da sığdırabiliyorum. (Fakat kış/yaz lastikleri değişiminde eve geri taşırken lastikleri sığdırmak o kadar kolay olmuyor, arka koltukları da yatırmak gerekiyor, ama o zaman da oldukça fazla alan artıyor. Lastiklerle birlikte bi yarım Migros alabilirim yine.)
Ha bir de, unutmadan: Beetle’da Klimatronik dedikleri dijital, tam otomatik, 2 bölgeli klima mevcut. Normal klima gibi iki bölgeyi birbirine bağlayıp, hep her şeyini kendim ayarladığımdan, ne gibi faydalar sağladığına dair en ufak bir fikrim yok. Soğutuyor ama, güzel. (Yani.)
Müzik
Design modeli Beetle’lar, Volkswagen’in navigasyonu olmayan (ve Touareg dışındaki tüm araçlarına uyabilen) en yüksek radyo modeli RCD510 ile geliyor. RCD510, çok kötü bir radyo. Mesela dokunmatik ekranı 2006 yılında unutmuşlar ve resistive yapmışlar, ama arabirimin kullanışsızlığını hesaba katınca (ki bir kullanılabilirlik danışmanı olarak, hesaba katmadan edemiyorum), özellikle sürüş esnasında, bu bir avantaja dönüşebiliyor.
6’lı CD değiştiricisi, FM radyosu, SD kartı ve opsiyonel MDI girişiyle iPod/iPhone/Android’li bir cihaz/herhangi bir MP3 oynatıcı bağlamanıza imkan tanıyor. Bunların yanısıra, Beetle’a özel olarak, vitesin önündeki ufak gözün içerisinde bir AUX-IN girişi bulunuyor. Fender ses sistemi alırsanız standart gelen MDI girişi ise maalesef torpido gözüne tıkılmış.
Gelelim Fender’in faydalarına. Normalde önde 4, arkada 4 hoparlörü bulunan Beetle’ı, opsiyonel Fender ses sistemiyle alınca, bir de bagaja subwoofer ekleniyor. (Yukarıdaki bagaj alanını bir de bu bilgi dahilinde tekrar gözden geçirebilirsiniz.)
Fender, aslında bir ses sistemi üreticisi değil. Mini’de Harman Kardon, Fiat 500’de Bose ve Beats ses sistemleri var, ve bunlar son tüketiciler için ses sistemi üreten firmalar. Fender ise gitar ve amfi üreticisi, yanında ise birkaç tane profosyonel ses sistemi ürünü var —konserler, toplantılar, stüdyolarda kullanmak üzere.
Kaldı ki, Beetle’daki hoparlörleri üreten de Panasonic. O zaman, neden Fender?
Fender, Amerika’da Volkswagen Jetta, Passat ve Beetle’larda akustik incelemeler yapıyor ve aracın içerisinde sesin dengeli dağılması için gereken konumlandırma ve güç oranı gibi bilgileri çıkartıyor. Bu bilgilere göre, diğer VW’larda kullanılan Dynaudio’dan daha kaliteli olan Panasonic hoparlörler araçlara yerleştiriliyor ve üzerine de Fender logosu yapıştırılıyor. Amerika dışına ise bu araçlardan sadece Beetle çıkabiliyor.
“Ne kadar farkediyor olabilir ki?” derseniz… farkediyor. Özellikle gerçek müzikseverler için çok tatmin edici bir ses sunuyor. Müzik tarzının da önemi çok burada tabii ki; “Fender” logolu bir ürünün Rock ve Caz’ı, R&B/HipHop’a kayıracağını tahmin etmek o kadar da zor değil.
Fender’li ses sistemiyle sadece 3 radyo seçeneğiniz var: standart RCD510, veya navigasyonlu RNS315 ve RNS510. Hepsi birbirinden kötü olan bu radyo sistemlerini 3. parti bir markayla (mesela yine Doğuş Oto’nun sattığı ZENEC’le) değiştiremiyorsunuz. İçlerinden en iyisi, daha ufak ekranına rağmen daha fazla fiziksel buton barındıran RNS315. RCD/RNS510’da bulunmayan Bluetooth bağlantısına da sahip olan bu model, eğer üretim siparişini kendiniz veriyorsanız kesinlikle tercih edilmeli.