[box type=”note”]Bu sefer bir farklılık yaptık. Özel bir otomobil olan Volkswagen Beetle’ın testini, bir Beetle sahibi olan Cem Kesemen’in yazısından okuyacaksınız. Adaşıma da vakit ayırıp böylesine detaylı bir test yazısı yazdığı için tekrardan teşekkür ederim. – Cem Şahin[/box]
Önce kendimden bahsedeyim: High functioning hipster olarak tanımlanabilirim. Çok otomobillerden anlayan bir insan değilim, yıllardır ihtiyacım oldukça 3–5 günlüğüne araç kiralayarak farklı markaları deneme imkanım oldu. Müziğe taparcasına önem veren biriyim. Elektronik eşyada ilk tercihim hep Apple. Sigara içmiyorum ama pipo kullanıyorum, 1 adet DSLR’ım ama 5 adet filmli fotoğraf makinem var ve dolmakalem koleksiyonu yapıyorum. Masanın üzerinde koyacak yerim olsa, eminim bu yazıyı da daktiloda yazıp teslim ederdim.
Anlayacağınız, biraz kıl bir tipim. Ve tahminimce, Volkswagen’in yeni Beetle’la ulaşmak istediği hedef kitleyim.
Okulum bitince kendime bir araba almak istedim, fakat denediğim markaların hiçbirine kendimi yakın hissetmedim. Ta ki Volkswagen Beetle’ı görene kadar —ilk görüşte aşktı. 70-küsür yıllık bir kültürün reenkarne olmuş haliydi yeni Beetle. Üstelik 1998–2010 arasında üretilen New Beetle gibi “Beetle kültürünü yeniden inşa etme üzerine” çiçekli böcekli bir çalışma değil, orijinalinin ruhunu yenileyebilecek bir baştan tasarımdı. Benim olmalıydı.
Testteki Volkswagen Beetle, benim kendi sahip olduğum Beetle’ım gibi 1.4 TSI 160bg motora ve Design donanıma sahip. Derin Siyah renkteki Beetle’da opsiyonel donanım olarak panaromik cam tavan ve LED gündüz farlı Bi-Xenon farlar – LED arka plaka aydınlatması yer alıyor. Kendi Beetle’ımda ise bunlara ek olarak Fender ses sistemi var.
Dış Görünüm ve Görünülürlük
Her tarafı yuvarlak New Beetle faciasından sonra, eski Vosvos’lara daha benzeyen hatlarla yaratılmış Beetle. Üstten biraz daha basık, biraz daha arkaya doğru genişleyecek şekilde asimetrik, ve oldukça sevimli.
Ön tarafı resmen bir gülen suratı anımsatıyor. VW logosu burnu, farları gözleri, tamponda hava girişi/sis farları/sinyal lambalarının bulunduğu siyah alan ise ağzı anımsatıyor. Hele ki opsiyonel Bi-xenon farlarla birlikte gelen LED gündüz aydınlatmalarının kirpiğe benzemesi, bu anımsamayı iyice pekiştiriyor.
Beetle’ın “diğer araçlardan farklı” sevdiğim bir başka tasarım özelliği de, ön taraftaki VW logosunun direk kaputun üzerinde bulunması. Normalde her aracın önünde bulunan siyah alan, Beetle’da yok.
Önden ve yandan çok rahat görünüyor sinyaller, çünkü hem ayna üzerinde LED şerit olarak, hem de önde genişçe tamponda yer alıyorlar. Fakat arka stoplarda sadece ince şerit olarak yer alan sinyaller, özellikle güneş parlakken çok zor görünüyorlar.
Sinyallerin hemen altındaki sis farları oldukça fazla fonksiyon sunuyorlar. Mesela farlar açıkken direksiyonu çevirince, çevirdiğiniz yönün sis farı yanarak size ekstra bir görüş alanı sunuyor. Veya direksiyonu çevirmeden önce sinyal verirseniz, sinyali verdiğiniz alanı aydınlatıyor.
Arka tarafta ise iki detay var: Birincisi, 1.4 TSI 160 bg’lik Beetle’larda standart gelen -ve Türkiye’ye sadece bu modelde gelen- spoiler. Camın hemen altındaki bu çıkıntı, özellikle alçak tavanlı kapalı otoparklarda, bagaj kapağını açtığınızda, tavana çarparak bagaj kapağını korumasıyla ünlü. (Tecrübeyle sabit. 🙁 )
Öteki detay ise biraz daha zor farkedilen. Bir ucu yuvarlak, diğer ucu bagaj kapağında biten stopların şekli, eski Vosvos’ların stop lambalarının yana yatırılmış hali.
2012+ Beetle, tüm cinsiyetçi tanımlardan, ve özellikle New Beetle’la kazandığı “feminen” damgasından, yeni tasarımıyla tamamen kurtuluyor. O artık ne dişi ne erkek, sadece sevimli bir canavar.