Dur durak bilmeyen testlerimizde bu seferki konuğumuz Fiat’ın mini MPV’si 500L. Uzun yolculukta da test etme fırsatına sahip olduğum araç hakkında epeyce detaylı deneyim imkanımız oldu.
İtalyan otomotiv endüstrisi tarihinde de önemli bir yere sahip olan 500 modeli, 21. yüzyılda markanın yeni imajı ve yeni umudu olarak 2007 Temmuz’unda yollara çıkmıştı. Ayrıca Fiat’ın Kuzey Amerika pazarına 27 yıl sonra yeniden dönüşünün ilk modeli olan yeni 500, 2007’den 19 Kasım 2012’ye kadar 1 milyon üniteyi üretim bandlarından indirerek beklenilen başarıyı getirdi. Aracın retro görünümü, eşsiz kişiselleştirme seçenekleri ve küçük gövdesinde barındırdığı canlı ve ekonomik motorlarla Britanya’nın MINI’sine benzer bir başarı gerçekleştirmesiyle bu modelin üzerinden türevlenecek yeni modellerin kaderi de belli olmuş oldu.
Fiat 500 modelinin satış başarısının ardından bu konsepti, yıllardır çok tutulmayan modeller çıkardığı mini MPV sınıfına taşımak istedi. 2011 yılında tanıtılması beklenen 500L Fiat grubunun kötü bir alışkanlığıyla biraz ertelendi ve sonunda Mart 2012’de Cenevre Otomobil Fuarı’nda görücüye çıktı. Tıpkı 500 gibi global bir model olacak 500L 2012 yılının sonunda Los Angeles Otomobil Fuarı’nda da tanıtılarak Kuzey Amerika yolcusu olacağını gösterdi.
Grande Punto, Alfa Romeo MiTo ve ülkemizde üretilen Doblo gibi modellere ev sahipliği yapan “Small Wide Platform” üzerine geliştirilen ve L0 (Ellezero) kod adını taşıyan 500L’nin testimize konuk olan 1.3 Multijet II 85 beygir Dualogic tek kavramalı otomatik şanzımanıyla eşleşen modelini yakından incelemeye başlayalım…
Dış Tasarım
500 modeli ile platformları aynı olmasa da dış tasarım yönünden benzer çizgileri taşıyan 500L’nin ön yüzünde oval formdaki gündüz farlarının ve asıl far grubunun ayrı ayrı konumlandırıldığını görüyoruz. Retro tasarımın getirileri olan küçük ve dar hava girişinin üzerinde, ortasında markanın logosunu barındıran çift kanatlı bir krom kaplama parça dikkatleri çekiyor. Mat siyah plastik kaplamadan imal edilmiş alt hava girişi ve plakalıkla birlikte konsept modellerindeki kadar güzel görünememe durumu burada da söz konusu (Kuzey Amerika modelinde bu parça da gövde renginde alınabiliyor).
Araca profilden bakıldığında camların kapladığı yüzey alanının fazlalığı dikkatimizi çekiyor. A sütunun görüşü daha da artırmak adına iki parçadan oluşması ve büyüye ebatlarla arkaya büyük bir de kelebek camının eklenmesiyle 500L büyük iç hacimine dair ilk sinyalleri veriyor. Ayrıca şehir içinde manevra kabiliyetlerinin artmasına yarayan önemli bir tasarım unsuru olan ön-arka tampon saçaklarının (overhang) ne kadar kısa olduğunu görüyoruz. Krom kaplama kapı kolları ve kapıların altında uzanan koruma parçasının üzerindeki kısmi krom kaplama da aracın şık görünüşüne katkı sağlıyor.
Ark kısımda 3 boyutlu derinlik hissi gözle de fark edilebilen büyük bombeli far grubu bagaj erişimini engellemeyecek şekilde olabildiğinde kenarlara konumlandırılmış. Sinyaller için sarı ampül kullanımı sayesinde tüm far grubu ve reflektörlerin kırmızı fonda olması da göze hitap ediyor. Bagaj eşiğini altı çıtası, farların ve sis farlarının etrafını saran çerçevelerde de krom kaplama kullanımı yine retro akımından gelen süslemeler olarak gözlerden kaçmıyor.
Aracın hem dış hem iç ebatlarını kafamızda canlandırmak istediğimizde Doblo’nun çok daha şık görünen ve binek versiyonu olarak tanımlayabileceğimiz 500L’nin ölçüleri 2,612 mm aks açıklığı, 4,140 mm genel uzunluk, 1,780 mm genişlik ve 1,660 mm yükseklik olarak teknik kayıtlara geçiyor.
“Small Wide Platform”‘u kullandığı için hafif bir yapıda olan 500L 80kg ağırlığındaki Dualogic şanzıman robotunun ağırlıyla birlikte 1395 kg yürür ağırlığa sahip. 1.4 litrelik benzinli FIRE motoru ve düz vites olan modelde bu değerin 1245 kg‘a kadar indiğini de söylemeden geçmeyelim.